DELİ DELİ TEPELİ
Bir duvar yazısı “İmkanı Olan Delirsin! ” diyordu.
Bir tepkiyi, bir itirazı içerirken bu slogan, bir bakıma da çaresizliği anlatıyor gibiydi; öyle ya, “delirin!” diyordu imkanınız varsa…
“Aklın” egemenliğinin yangın yerine çevirdiği bir dünyada delilik belki de özgürlüktü, kim bilir?
Biz de, “topyekün delilerden oluşan bir dünya kurulursa nasıl olurdu?” sorusunun ardına düşelim dedik. İşte, şiddetin, adaletsizliğin, yalanın ve tüm kötülüklerin acımasız egemenliğini, “Aklın Bize Sunduğu Mutluluklar” diye sunan bir yanılsamaya karşı, “Deliliğin Özgürlüğü”nü seçen bir kadının, deli arkadaşlarıyla birlikte güldüren, ağlatan ve acıtan hikayesi “DELİ DELİ TEPELİ!” böyle ortaya çıktı
Delilerin eylemli buluşması!
Kendi oyunları ve düşleriyle, sistemin oyunlarına karşı söylenen bir itiraz senfonisi!
Ve diyor ki deliler korosu bu senfonide: “Aklın bu kadar gaddarlaştığı bir dünyada, direnmeyi, itiraz etmeyi başka türlü nasıl gerçekleştirebiliriz ki?”
Ve deliler oyun boyunca hiç durmadan kulağımıza fısıldıyorlar “ Bize Katılın!” diye…
Tabii böyle deyince iç karartıcı bir oyun sanma sakın ey seyirci!
Tersine, deliliğin gülen yüzünün ve matrak sözünün itiraz ettikleri bu akıllı ve karanlık dünyayı eğlenceli hale getirdiği bir oyun bu: Gerçekle düşü iç içe geçirerek, Shakespeare’den Aziz Nesin’e; Oğuz Atay’dan Dario Fo’ya; Nazım Hikmet’ten Ahmet Telli’ye; Aslı Erdoğan’dan Haldun Taner’e ve daha birçok yazara hepimiz adına ziyaretlerde bulunup, onlardan el alıp bize selamlar getiren bir itaatsizlik eylemi, “DELİ DELİ TEPELİ!”
Haydi akıllılar, deliler teknesi yola çıkıyor: Yüzleşecek cesaretiniz varsa, buyurun deliler sofrasına!