Yazan | Haldun TANER | |
Yöneten | Hakan GÜVEN | |
Sanat Danışmanı | Ö. Levent ÜLGEN | |
Oyuncular |
Hakan GÜVEN, Murat DEMİRBAŞ, Mehmet ULUSOY, Başak ULAŞER, Yıldırım ŞİMŞEK, Zafer GÖKÇEK, Burak TAMDOĞAN |
|
Dekor | Ferhat GÜNDÜZ | |
Işık- Efekt | Bora BALCI |
Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım
Kısa bir Türkiye Tarihi içinde sürüleştrilen, sorgulamayan ve özgürleşemeyen insanın hikayesidir. "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım"; Dürüst ve "uysal" vatandaş Vicdani ve her koşulda su üstünde kalan yalancı-sahtekar Efruz'un karşılaştırılmalarıyla yakın tarihimizin evreleri anlatılır.
Şarkılı ve hızlı tempolu bir oyun olan Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım insancıl öğelerle duygusal ve akılcı öğeleri olumlu bir şekilde dengeler. Derindeki toplumsal ve siyasal gerçeklerin, yüzeydeki olaylarla açıklanması yöntemiyle gerçeğin bir parçası olan örtünün açılmasını sağlamaktadır. Bir anlamda Türkiye insanının bilinç altına ışık tutmaktadır. Profesör Ayşegül Yüksel'in ifadesiyle "Oyunda sergilenen, ülkenin ve insanın çıkarlarını, bireysel çıkarların önüne geçirememiş başarısız bir toplumun görüntüsüdür".
Oyun, öz olarak siyasal ve toplumsal sorunların ele alındığı oyun, biçimsel bakımdan geleneksel seyirlik oyunlarımızdan etkilenen, çağdaş bir epik tiyatro anlayışının ulusal örneklerinden biridir.
Tiyatro Fabrikası
SUNU
Yanlış koşullandırmalar oldum olası beni en çeken tema.
LÜTFEN DOKUNMAYIN'da Baltacının tarihlere geçmiş, dolayısıyla belleklere yerleşmiş ihanet efsanesini kurcalamak, bu olaya başka olasılık seçenekleri getirmek istemiştim. Bizi en çok yanıltanlardan birinin tarih, daha doğrusu tarihçiler olduğunu düşünerek. KEŞANLI ALİ DESTANI görünüşte gecekondu ortamında bir kahramanlık efsanesinin balonunu deliyordu. Büyük kentlerdeki aynı efsaneleştirmek oyunlarının bir parodisi olarak. ZİLLİ ZARİFE bir genelev içinde sözde-ahlak gerçek-ahlak karşılaştırmasını yapıyordu. EŞEĞİN GÖLGESİ eski bir masaldan kalkıp bugünkü savaş endüstrisinin bir karikatürünü çizmeye çalışıyordu. AYIŞIĞINDA ÇALIŞKUR yazarın koşullanmaları ile seyircinin bambaşka koşullanmaları arasındaki zıtlığı bir fars havası içinde yansıtıyordu.
GÖZLERİMİ KAPARIM VAZİFEMİ YAPARIM'ın ana teması da bir yanlış koşullandırma. Oyunun ekseni: küçük ezik bir adam. Kapsadığı süre: yakın tarihimizin yetmiş yılı. Dekoru: Türkiye ve Yakın Doğu haritası. 31 Marttan 12 Marta kadar oynanan siyasi oyunların zengin arka fonu önünde çeşitli dönemlerin çeşitli koşullandırma evrimlerinin kurbanı bir küçük, bir ezik adamın acı komedyasını izliyoruz. On beş tablo boyunca.
Bu oyunumu, onu en iyi anlayan, onunla şaşılacak kadar özdeşleşen ve bundan ötürü de ondan unutulamayacak bir sahne olayı yaratan büyük sanatçı sevgili dostum Ulvi Uraz'ın anısına minnetle adıyorum.
Haldun Taner
(Bilgi Yayınevi, G.K.G.Y. 3. Basım Eylül 1996)
GÖZLERİMİ KAPARIM VAZİFEMİ YAPARIM İÇİN YAZILANLAR
Güldürerek düşündüren bir eser bu. Hele başrolünde İstanbul halkının sabırsızlıkla sahneye dönmesini beklediği Ulvi Uraz çapında bir komedyenin bulunduğunu söylersem, oyunun Küçük Sahne'de rekor kıracağını iddia etmek aşırı bir falcılık sayılmaz sanırım.
Siyavuşgil, YENİ TANİN, Ekim 1964
Taner, kendisinin Halk Tiyatrosu dediği bir biçimi gerçekten başarı ile deniyor. Pek çok şeyi birden ve böylesine pırıltılı, kıvrak söyleyebilme yeteneği, yazarı günün birinde soluksuz bırakmazsa sonuç Türk tiyatrosu için gerçek bir dönem ve tartışmasız, kalıcı bir başarı olacaktır. Taner bu oyununda insanı insan olmaya, kendi görevinin, özgürlüğünün bilincinde olmaya, başkaldırıp direnmeye çağırıyor. Bu başkaldırış içinde bütün öğeler yeniden gözden geçirilip yeni ve gerçek değerlere bağlanacak, bu toplum, bu düzen, ancak o zaman yazarın göz önüne serdiği yermelerden kurtulacaktır. Taner son sözünü söylerken olduğu kadar, yermelerini buruk bir güldürü ile diziler, taşlarını savururken büyük bir güçte.
Ayperi Akalan, YÖN, Ekim 1964
Yazar, oyun biteceğine yakın ustalığını gösteriyor, iki hayat arasındaki uçurumu yaratan sosyal düzensizliğin ancak koyun sürüsü olmaktan kurtulmakla giderilebileceğine Vicdani'nin şu son sözleri ile dokunuyor: "Benden ibret alın. Gözünüzü açın, vazifenizi yapın."
AKİS, Ekim 1964
"Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım"ın Vicdani Beyi, Karagöz gibi saf, iyikalpli, kötülük düşünmeyen, yalan söylemeyen bir kişi, Efruz Bey ise Hacivat örneği... Çelebi, çok bilmiş, kelime oyunları yapan, tek ayak üstünde yalan söyleyen biri... Öteki kişiler, "hocalar, sütçüler, bekçiler, askerler, müdürler, hademeler, kızlar" (Karagöz Perdesine) bir semai boyu giren (eşhas) gibi, Laz gibi, Kürt Bekçi, Tuzsuz Bekir gibi, Zenno gibi...
Oyunun notunu, perde sonunda kızaran avuçlar, saniyeleri kovalayan alkışlar verdi... Bu oyun tutulacaktı... Seyretmeye değerdi... "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım"ı alkışlamak, her 4-5 yılda bir devir değiştiren bir ülkenin insanları için gerekli idi. Bu oyunda kendimize gülecek, kendimize düşünecek, kendimizi alkışlayacaktık... Çünkü bu kıssalı, hisseli, ibretli bir KARAGÖZ - HACİVAT oyunuydu...
Orhan Tahsin, TERCÜMAN, Aralık 1964
"Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım"da kendimizi buluyor, bol bol da kendimize gülüyoruz. Ta 1908 devrinden günümüze dek devirler teker teker bir soytarı gibi sırıtıyor karşımızda. İyi bir yazar, iyi bir yönetici ve sonunda iyi oyuncularla, alışılagelmemiş bir oyunu buluyoruz karşımızda. Yerli, ama gerçekçi, modern eserlere öyle susamıştık ki... "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" susuzluğumuzu giderdi bir defalık.
VATAN, Aralık 1964
Bugüne değin yazdığı yirmi oyunun seviyeli içeriği ile aydın seyircileri olduğu kadar ustalığı ve şaşmaz tekniği ile büyük yığınları da en çok toplayan Türk oyun yazarı. Türk temaşa geleneğinin antiillüzyonist biçim olanakları ile bugünün sosyal özünü kaynaştıran ve böylece halka sıcak gelen modern bir Türk ekip üslubuna varan Haldun Taner Türk tiyatro yazısında önemli nirengi noktalarından biridir. Her çeşit halkı saran bu yol yeni yazarlara da örnek olmuş bir ekol halinde oluşmuştur.
Hanne Lore Cenitz,
DOKUMENTE, Sayı 3, 1973
(Yeni bir tiyatro teorisi adlı makaleden)
Çok soylu bir tiyatro eseri bu. Üstelik Haldun Taner o cesur, ama cesaretini kabul ettirmesini iyi bilen taşlayın, ama, kırmadan taşlayın, tatlı, yumuşak üslubu ile bu güzel eserini büsbütün güçlü kılmış. Tiyatro geçmişimizin bütün olanaklarından -Karagöz, tuluat, kanto gibi- bilge bir ustalıkla yararlanan Taner, gerçekten ilgi çekici, uyarıcı ve başarılı bir sonuca ulaşmış
Çetin A. Özkırım, PAZAR, Ocak 1965
Seyirci bugüne kadar eğlenmek, vakit geçirmek, duygulanmak için gittiği tiyatroda, şimdi alışageldiği bu yaşantılar yerine, aksaklıklarına ayna tutarak onu uyaran, güldürü yoluyla kendi sorunları, kendi hataları üzerinde düşünmeye zorlayan bu yeni sesi yeniliğine rağmen yadırgamamakta, acılığına rağmen ondan gocunmamaktadır. Tersine bu hücumcu aktif ve dinamik türü benimseyip sevmektedir.
Denebilir ki gülüşünün iki yanı vardır. Bunların ilki bilerek veya bilmeyerek bir hataya katılmışlıktan doğan üzüntüyü, ikincisi ise artık bunu aşabilecek bir seviyeye varmışlığın övünücünü kapsıyor.
Taner'in bu yeni türüne "Tokat Tiyatrosu" adını verenler çıktı. Bu deyim benimsenirse bu tokatların yaralayıcı değil, masajda vurulan hayırlı tokatlar gibi kan dolaşımını hızlandırıcı, olumlu tokatlar olduğu söylenebilir.
YÖN, Şubat 1965
Verici, vurucu, kavurucu, kırbaç gibi bir oyun bu, şamar gibi! Her şeyi bilirim diyenler, fakir fukaranın hakkını yiyenler, halkı ezenler, öküzün olunda buzağı arayanlar, dalgacılar, dalavereciler, nemelazımcılar; doğrudur efendimciler gitmesin Küçük Sahne'ye; bir yerleri acıyacak!
Tahir Kutsi Makal, SON HAVADİS, Ocak 1965
Türk tarihinin yarım yüzyıllık panoraması, biri oportünist öbürü saf iki komşunun yaşantısında yansıtılıyor.
WORLD DRAMA, 1969
Haldun Taner oportünist ve hep dört ayak üstüne düşen Efruz'la dürüst, uysal vatandaş Vicdani'yi karşılaştırıp Türk yakın tarihinin evrimlerini sahneye getiriyor. Tabloları bir anlatıcı (meddah) bağlıyor. Zaman aşamaları aynı sokağın devrin iktidarına göre değişen çeşitli adları ile veriliyor. Oyunun ilginç bir yanı da Vicdani -Efruz ikilisinin bir bakıma Karagöz Hacivat ikilisinden esinlenmesi, oyunda siluet şeklinde gölge figürlerin arkadan ışıklanan bir perde önünde şanson söylemeleri.
Christa-Ursula Spüller, DİE WELT DES İSLAMS
Cilt XI, sayı 1-4
"Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım" öncülüğünü Taner'in yaptığı bir oyun anlayışının ilk ürünlerinden. Öz ve içerik bakımından siyasal ve toplumsal sorunlara dönük, biçim ve teknik yönünden geleneksel seyirlik oyunlarımızdan esinlenen, göstermeci tiyatro anlayışındaki bu oyunlar, çağdaş tiyatronun yeni eğilimi olan "epik tiyatro"yu ulusal bir bileşime kavuşturma çabasıdır. "Keşanlı Ali Destanı"ndan sonra yazarın aynı doğrultuda yazdığı bu ikinci oyun 1964-65 döneminde Ulvi Uraz'ın Küçük Sahne'de kendi topluluğunu kurduğu ilk yıllarda çok büyük ilgi görmüştü. Yüzlerce kez yinelenen oyun, dönemin en başarılı tiyatro olaylarından biri olmuştu.
Atilla Sav, MİLLİYET, Aralık 1974
Yakın devir tarihimizin taşlamalı bir görüntüsü iğneli bir dille veriliyor.
Zahir Güvemli, HAYAT, 3 Ekim 1974
Hızlı bir tempo, insancıl öğelerin duygusal ve akılcı öğelerle çok olumlu bir şekilde dengelenmesi, gerideki toplumsal ve siyasal olguların yüzeydeki olaylarla yansıtılması Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım'ı başarıya ulaştırıyor.
Zeynep Oral, MİLLİYET SANAT DERGİSİ,
25 Ekim 1974
Vicdani'nin gece sokaklarda öteki kişiliğini aramaya kalkması bölümü sanatta bilginin ve kültürün yazara ne büyük yarar sağladığını belgeleyen bir bölüm.
Haldun Taner hiç kuşkusuz ülkemizde tiyatroyu en ciddiye alan sanatçılardan biridir. Ve bu alanda bir gelenek kurma çabası içindedir. Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım on yıl önce yazıldığı halde tazeliğini muhafaza ediyor.
Pakize Kutlu, YENİ ORTAM, 5 Kasım 1974
Bu oyun, Türk insanının bilinçaltı radioskopisi'dir.
TERCÜMAN, Kasım 1974